EK VERGİ İÇİN DAVA AÇMA SÜRECİ!
2022 yılı kurumlar vergisi beyannamelerinde kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları ile indirimli kurumlar vergisine tabi matrahlar ve diğer kanunlarda yer alan istisnalardan faydalanan mükellefler, 12/02/2023 tarihli ve 32130 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca ek vergi beyanında bulundular. Kanunun yayım tarihinden itibaren başta Anayasa’ya aykırılık gerekçeleri olmak üzere ek vergi mükelleflerinden ciddi itirazlar yükseldi. Ancak herhangi bir yaptırımla karşı karşıya kalmak istemeyen ek vergi mükellefleri 2022 yılı kurumlar vergisi beyannameleri ile birlikte beyanın son günü olan 5 Mayıs 2023 tarihine kadar beyannamelerini verdiler.
Ek vergiden en fazla etkilenen kurumlar vergisi mükelleflerinden, yatırım yapan işletmelerdir. Teşvik belgeli yatırımlarda, yatırım döneminde ve sonrasında KVK md. 32/A kapsamında indirimli kurumlar vergisi oranı uygulanmasından faydalananlar bu düzenlemeden dolayı elde ettikleri teşvikten yeteri kadar faydalanamamaktadır.
Örneğin, Yatırım teşvik belgeli bir mükellefin, kurumlar vergisi oranında %50 indirimi ile nihai %11,5 oranında olan vergi yükü bu durumda ek vergi yükü ile birlikte toplam (%11,5 + %10=) 21,5 oranına çıkmaktadır. Hem bu sağlanan indirimli kurumlar vergisi oranına (sağlanan kurumlar vergisi oranında indirim olan %11,5 avantaja isabet eden kurumlar vergisi kadar) tekabül eden tutar kadar Yatırıma Katkı Tutarı kaybı olmakta hem de neredeyse vergi yükü toplamı indirimli kurumlar vergisi hiç uygulamayan mükelleflere yaklaşmaktadır. Hatta imalatçı olan firmalarda uygulanan %22 oranı yerine %21,5 oranında vergi yüküne göre sadece %0,5 oranında bir teşvikten faydalanılmaktadır.
Ne Yapılabilir?
Ek verginin haksız olduğunu düşünen birçok kurumlar vergisi mükellefi 2022 yılı kurumlar vergisi beyannamesini “ihtirazi kayıtla” beyan etmiştir. Ancak bu beyan tek başına yeterli değildir.
İhtirazi kayıtla beyanname verilmesi ve süresi içerisinde dava açılması halinde haklı çıkmaları durumunda ancak ödenen vergilerin iadesi gündeme gelebilmektedir.
Bu durumda vergi mahkemesinde dava açabilmek için;
- Beyannamenin ihtirazi kaydı içeren dilekçe ile verilmesi veya beyanname üzerine ihtirazi kayıt şerhinin düşülmüş olması gerekmektedir.
- Yapılan tahakkuka karşı otuz gün içinde dava açılmalıdır.
İhtirazi kayıt dilekçeleri ancak Vergi Mahkemelerinde dava açılması durumunda hukuksal nitelik kazanmaktadır. İhtirazi kayıtla beyanda bulunulmasına rağmen süresi içerisinde dava açılmaması halinde ihtirazi kayıtla beyanın bir önemi kalmayacaktır.
Buradaki 30 günlük dava açma süresinin mükelleflerin vergi dairesine 2022 yılı kurumlar vergisi beyanlarını yaptıkları tarihten itibaren başladığını unutmamak gerekmektedir. Yani 5 Mayıs 2023 tarihinden önce verilen kurumlar vergisi beyannamelerinde 30 günlük dava açma süresi 5 Haziran 2023 tarihinden önce sona ermektedir.
Hangi Gerekçeler İleri Sürülebilir
Ek verginin matrahının dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin kurum kazancından yapılan indirim ve istisna tutarları ile indirimli kurumlar vergisi matrahı olarak belirlenmiş olması, malî güce göre vergilendirme, vergi yükünün adaletli dağılımı ve eşitlik ilkelerine aykırılığı gibi nedenler ilk ileri sürülebilecek hususlardır.
Geçmişe yürüme açısından;
7440 sayılı Kanun’la ihdas olunan ek verginin hukuki ve ekonomik anlamda geçmiş döneme ilişkin bir vergileme olduğu ileri sürülebilir. Ancak benzer gerekçelerin tek başına Anayasa Mahkemesi’nce geçmiş dönem kararlarında kabul görmemiş olduğunun, kamu yararı, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik güçlükler gibi gerekçelerle bu tür vergilemenin yapılabileceği görüşlerinin benimsendiğinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Genellik ve eşitlik açısından;
Ek vergiye konu olan mükelleflere genellik ve eşitlik ilkesi çerçevesinden bakıldığında ise bu tür itirazların daha makul bir gerekçeye dayanıyor olduğu görülebilir.
Ek verginin sadece kurumlar vergisi mükelleflerinden ve bu mükellefler arasından seçilen sınırlı sayıda mükelleflerden aranılması da burada önem arz etmektedir. Dolayısıyla afetin getirdiği ilave kamu giderleri yükünün, sadece vergi istisnasından yararlananlar gibi sınırlı sayıdaki bir mükellef grubu üzerinden karşılanmaya çalışılması eşitlik ve genellik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Muafiyet kapsamının belirlenmesi açısından;
Diğer bir husus ise fiilen yatırımlarının kanunda sayılan illerde olmasıyla beraber kurumlar vergisi mükellefiyeti bu illerde bulunmayanların durumudur. Sadece bağlı olunan vergi dairesine göre böyle bir muafiyetin getirilmiş olması, yatırım veya fabrikaları sayılan illerde bulunan ancak bağlı bulundukları vergi daireleri bu sayılan iller dışında bulunan kurumlar vergisi mükellefleri ise muafiyetten faydalanamayacağı için bir mağduriyet ve haksızlık gündeme gelmektedir.
Ek vergiye ilişkin olarak vergi mahkemelerinde dava açmak isteyen kurumların yararlandıkları indirim ve istisnaların farklılığı ve mükellef kurumların kendilerine özgü durumları dikkate alınarak gerekçeler ile dava sürecinin başlatılmasında fayda bulunmaktadır.
Mehmet Göktuğ KÖKBULUT
Avukat